3-6 yaş gelişim özelliklerinden söz etmeden önce büyüme ve gelişme kavramları üzerinde durmak gerekir. Büyüme; bir çocuğun boy uzunluğu ve vücut ağırlığı yönünden ölçülebilen artışıdır. Gelişme ise büyüyen organizmanın, dokularının yapısında ve biyokimyasal bileşiminde oluşan değişikler sonucu olgunlaşması ve fonksiyonlarının farklılaşmasıdır.

Büyüme ve gelişme genellikle birbirine paralel olarak seyreder. İlk yaşlarda büyümesi geri kalan çocuklarda çoğunlukla motor fonksiyonlar, zihinsel ve ruhsal gelişimde de gecikmeler söz konusu olur. Büyüme ve gelişmenin iyi olabilmesi için çocukların temel gereksinimlerinin karşılanması gereklidir. Beslenme, sağlık, eğitim, bakım, güvenlik sosyal ve duygusal gereksinimleri yeterince karşılanmayan çocukların büyüme ve gelişimlerinde gecikmeler görülebilir.

Gelişimin birkaç önemli özelliğinin üzerinde duralım. Gelişme, genetik ve çevresel değişkenlerin karşılıklı etkileşiminin ürünüdür. Örneğin, kalıtsal zekâ potansiyelinin uygun eğitim yaşantılarıyla desteklenmemesi halinde, yeterince gelişmediği bilinmektedir. Gelişim yaşam boyu sürer. Gelişim özellikleri ayrılmaz bir bütün oluşturur. Örneğin; çocuğun zihinsel gelişimi, dil gelişimini hem etkilemekte hem de ondan etkilenmektedir. Gelişimin kritik dönemleri vardır. Gelişmenin kritik dönemlerinde birey belli öğrenme yaşantılarına ve çevresel etkenlere daha duyarlı hale gelir. Çok önemli bir nokta olarak gelişimin bireysel farklılıklar gösterdiğini unutmamalıyız.

Altı yaşındaki çocuk beyni büyük ölçüde yetişkin beyninin fiziksel büyüklüğüne ulaşır. Çocuklar, değişik genetik yapılara ve çevresel koşullara sahip oldukları için fiziksel gelişimin her döneminde bazı farklılıklar gösterebilirler. Fiziksel gelişme açısından karşılaştırmalar yapmamalıdır.

Bu evrenin başında çocuklar bir ölçüde sınırlı sözcük dağarcıkları ile simgesel düşünebilmekte ve kelimeleri kullanmaya başlamaktadırlar, sınırlı düzeyde nesne ve semboller arasındaki ilişkiyi anlarlar. Fakat bu evredeki çocuklar henüz konular arasında mantıksal ilişkiler kuramazlar çünkü henüz olayları oluşturan neden sonuç ilişkilerini anlayacak bilişsel yeterlilikten yoksundurlar. Ayrıca “korunum” ve “tersine dönebilirlik” olarak adlandırılan bu kavramlardan yoksunluk, dönemin karakteristik özelliklerindedir.

Korunum: Örneğin aynı miktardaki bir sıvı, büyük bir bardaktan küçük bir bardağa döküldüğünde sıvı miktarı değişmediği halde çocuğa göre su çoğalmıştır. Aynı şekilde küçük bardaktaki su daha büyük bir bardağa dökülürse, çocuk suyun azaldığını düşünür.

Tersine dönebilirlik (çevrilemezlik): Bir işlemin sonuçlarından hareketle başlangıç durumuna ulaşmayı tanımlar. Bunu bir örnekle açıklayalım: Dört yaşındaki Kerem’e öğretmeni sorar “Erkek kardeşin var mı Kerem?” Kerem “Evet”der. Öğretmeni “Adı nedir?” der. Kerem “Onur” diye cevap verir. Öğretmeni “Peki Onur’un erkek kardeşi var mı?” diye sorunca Kerem “Yok” der. Öte yandan son dönemlerde bu evrede bilişsel işlem yeteneğinin belirgin bir biçimde geliştiği yönündeki görüşler psikologlar arasında giderek yaygınlaşmaktadır.

Benmerkezcilik: bu dönemde çocuklar başkalarının duygu ve düşüncelerini fark etmezler, başka çocuklarla alay edip hayvanları incitebilirler, karşısındakinin duyduğu acıyı anlayamazlar.

Çocuk; hayal ile gerçeği ayırt edemez. Örneğin, rüyasında annesinin kendisine kızdığını görür ve onu gerçek zannederek anneye tavır alır. Devresel tepkiler görülür: çocuk aynı şeyi tekrar tekrar yapmaktan zevk alır. Bu o davranışı özümlemeye çalıştığını gösterir. Sürekliliği bu dönemde kazanır. Örneğin, çocuk elbisesini giydiği kişi olacağını düşünür. İşlem öncesi dönemde olan çocuk (Bilişsel gelişim-Piaget) tümdengelim ve tümevarımı kullanamaz. Örneğin; haşlanmış yumurtasını o gün yemezse kahvaltı yapmadığını söyleyebilir. Renk ve biçim olarak kategorilere ayırmayı öğrenir. Kavramsal düşünce bütünleşmemiştir. Sınıflama ve gruplama yapamamaktadır. Gülün çiçekler grubunun parçası olduğunu kavrayamaz.

Çocuğun ailesi ile kurduğu iletişimin niteliği önemli ölçüde onun akranlarıyla geliştireceği ilişkiyi etkiler. Okul öncesi dönemde başlayan akranlarla iletişim, çocuğun dış dünyayı anlayarak, çevresel uyaranlara uyum sağlamasını kolaylaştırır. Bu etkileşim örüntüleri içinde farklı yaşantılar geçiren çocuk paylaşma, uzlaşma, yarışma, saldırganlık, yardımseverlik gibi olumlu ya da olumsuz duygularla tanışır.

Okulöncesi dönem olarak da adlandırılan bu evrede yetişkinler çocuğun okul yaşamına hazırlanması için uygun eğitsel yaşantılar düzenlemelidir. Bu amaçla çocuğun iletişim becerilerinin gelişmesi için gerekli konuşma olanakları sağlanarak, kendini ifade etmesine fırsat verilmelidir.

Bu evrede ahlaki yargılar tam gelişmediği için çocuğun hatalı davranışlarını, katı cezai yaklaşımlarla engellemeye çalışmak, girişkenlik becerilerini köreltebilir. Yetişkinler tarafından davranışları hakkında düzenli olarak bilgilendirilen çocuk yapması ve yapmaması gerekenler konusunda denge sağlayarak, kendini yönetme yeterliliği kazanır.
Bu dönemde çocuk; çevresindeki olayları anlayabilmek için sürekli sorular sorar girişimlerde bulunur, eğer engellenirse merak etmenin suç olduğunu düşünür. Çocuk cinsiyet farklarını bu dönemde keşfeder, cinsellikle ilgili sorular sorabilir bu soruları sorduğu için çocuğa kızılmamalı uygun dille, seviyesine göre cevaplandırılmalıdır.